Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Battık mı?” Sordu: Ekonomik Veriler Yanıtlandı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün katıldığı bir yayında, “2021’den beri ekonomistlerin eleştirdiği düşük faiz politikasına ilişkin faiz indirimine gittik. Ne oldu, battık mı?” Sosyal medyada çokça yorum yapılan soruya verilerle baktık!

Baştan söyleyelim: Ülkeler şirketler gibi iflas etmez. Moratoryum diye bir olgu var: Borçlarını ödeyemediğini söyleyen ülkelere borçlarını yeniden yapılandırma ve erteleme düzenlemeleri yapılıyor.

Türkiye tarihinde bir kez moratoryum ilan ediyor. Ondan önce 1875 Osmanlı dönemi var. Cumhuriyet tarihindeki tek moratoryum 1958’de yapıldı. Adnan Menderes’in Demokrat Parti hükümeti 422 milyon dolarlık borcu yeniden yapılandırarak ülkeyi ilk kez IMF’ye tanıtıyor.

“Bir ülke neden ve nasıl batar?” Sorunun cevabı birden fazla seçenektir.

Ülkeler yüksek borçları nedeniyle ödemelerini yapamıyor ve yukarıda açıkladığımız gibi teknik olarak iflas ediyor.

Verimliliği düşük ekonomiler, düşük büyüme ve düşük üretim nedeniyle batabilir.

Ülke para biriminin değer kaybetmesi, ekonomiyi durgunluğa sürükleyebilecek yüksek enflasyon oranlarına yol açar.

Ayrıca ülkeler doğal afetlerden etkilenebilir ve tarıma dayalı ekonomilerde iflaslar meydana gelebilir.

Türkiye ekonomisindeki son duruma bakıldığında: Doğru haber, “başarısız olmadık.” Kötü haber, bilgi uyarıdır.

Türkiye ekonomisi son 1,5 yıldır sorunlar yumağı içinde ama adı konmuş bir kriz yok. İktisat yönetimi ve iktisatçılar bu meseleler yumağı konusunda pek çok konuda fikir ayrılığına düşmektedir. Ekonomi yönetimi ‘düşük faiz’ başlığı altında üretime, yatırıma ve ardından ihracata dönüşü amaçlayan bir model uyguluyor. Ancak model amacını yerine getirmediği gibi birçok alanda sorun da yaratmaktadır. Ekonomistlerin ağır eleştirisi, enflasyonist bir ortamda ve küresel konjonktürde düşük faiz oranları için gerçek zamanın olmadığı yönünde.

Düşük faiz, büyümeyi canlandırması, harcamaları artırması ve piyasaları canlı tutması açısından ekonomide olumlu bir olgu iken, enflasyon, fiyatlamada balon oluşumu, varlık fiyatlarında yüksek artışlar ve finansal istikrarsızlık gibi riskleri de içinde barındırıyor.

Sonuç olarak, düşük faiz oranları gelişmiş ekonomilerin göstergeleri arasında yer alırken, gelir dağılımındaki adalet, ekonomik büyüklük ve buna bağlı olarak kişi başına düşen milli gelir, büyüme, üretim ve düşük enflasyon gibi göstergeler bulunmaktadır. Tek bir bilgi ve gösterge ile ekonomi iyileştirilemese de, tek bir bilgi ile ortalığı batırmak değil, sorun yaratmak mümkündür.

Tüm bu bilgiler ışığında Türkiye’deki veriler ne diyor baktık.

Öncelikle kısaca devletin vereceği “ödemeler dengesi” sayılabilecek bilgilere bir göz atalım. Düşük faizle yatırım, üretim, ihracat, cari fazla ve enflasyon aşamalarından planlanan ekonomik modeldeki “cari fazla” kısmını ortadan kaldırmak zorundayız.

evds2.tcmb.gov.tr

Enflasyon aşamasını geçtik mi? Hayır. Enflasyondaki düşüşün de baz etkisi olan “son 1 yıla göre” kısmına baktığımızda bir gerilemeye tanık oluyoruz.

Herkesin bildiği gibi enflasyondaki düşüşün matematiksel bir açıklaması var. Kısacası günlük hayat yansıtılmaz. Burada faiz ve dolar da var, böylece ana molanın nerede olduğunu görebiliriz.

Enflasyondaki yükselişte iki kurumun verilerine bakacak olursak, ana kırılmayı yaşadığımız dönemde TÜİK ve İTO fiyat endekslerinde de ayrışmalara tanık oluyoruz.

evds2.tcmb.gov.tr

Bunun örnekleme veya hesaplama sistemlerinde farklılık olması normal karşılanırken, uzun yıllardır süregelen paralelliğin hem TÜİK’in tartışıldığı hem de büyük bir kırılmanın yaşandığı döneme denk gelmesi farklı bir tartışma olarak görülüyor. .

Ülke ekonomisinin sağlığında “üretim” değerli bir yere sahiptir. Yüklü bir sektör olarak bakıyoruz. Çünkü artık yüksek teknolojili üretim veya katma değerli üretim konusunda çok ileri seviyede değilken savunma sanayinde son yıllarda atılan adımlar yakından izleniyor.

evds2.tcmb.gov.tr

Üretim, ekonomik gelişme, büyüme ve gelir anlamına gelirken, reel kısımda toplam sanayi üretiminin arttığını görüyoruz. Ancak (siyah çizgi) imalat sanayi kapasite kullanım oranının mevsimsellikten arındırılmış versiyonu pandemideki düşüş yönünde zirve yaparken, 2023 yılında hafif bir düşüş eğilimi sergiledi.

Merkez Bankası’nın “İktisadi Eğilim İstatistikleri ve Reel Kesim Güven Endeksi” üzerinden sanayi veya üretimi incelediğimizde beklentilerin pek olumlu olmadığı görülüyor.

www.tcmb.gov.tr

TCMB’nin 1727 işyerinden aldığı bilgileri derlediği Mart 2023 sonuçları, üretim hacmi, toplam siparişler, iç piyasa siparişleri ve ihracat siparişlerinin son 3 ayda aylık ve yıllık düşüş gösterdiğini gösteriyor. Aşağıyı gösteren kırmızı oklardan da önümüzdeki aylara dair umutların pek yüksek olmadığı görülüyor.

TCMB anketinin “Son üç aydaki üretim hacmi”, “Son üç aydaki iç piyasa sipariş miktarı” ve “Son üç aydaki ihracat sipariş miktarı” grafiği çizilirse, yılın üçüncü çeyreğinden bu yana düşüş eğilimi 2021 dikkat çekiyor.

www.tcmb.gov.tr

Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın TÜİK’ten derlediği büyüme verilerinde ve üretim tekniği ile GSYİH grafiğinde 2021 3. çeyrek itibari düşüş dikkat çekiyor.

www.sbb.gov.tr

Son olarak ülkelerin çöküşüne neden olan olgu, bireylerde ve şirketlerde olduğu gibi “borç” dur. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın “Türkiye Dış Borç İstatistikleri” verilerine göre 2000 yılından itibaren Brüt Dış Borç Stoku ve Brüt Dış Borç Stokunun GSYH’ye oranı grafiğine bakıldığında, son dönem olan 2001 yılı seviyesine yakın görünmektedir. ülkedeki büyük ekonomik kriz.

www.hmb.gov.tr

Ekonomistler uzun süredir birçok veriye dikkat çekiyor. Üretimde sorun yaşamamız, dış ticaret ve cari açığın artması, paramızın değer kaybetmesi gibi birçok soruna aday ekonomik bilgilere sahibiz. Tüm bunların tek nedeni faiz indirimi ya da indirimin zamanlaması olmasa da nedenler listesinde ilk sırada yer alıyor.

Faizin düşük olması ekonominin sağlığı için arzu edilen bir durum iken, diyetisyenler beslenme listesindeki yağ, karbonhidrat, protein gibi besin gruplarını dengeli ve ölçülü bir şekilde verdikleri için tüm verilerin istikrarı ve ölçülü olması ekonomi açısından değerlidir.

Özetle ülkelerin çöküşü kolay bir olgu değildir. Şirketlerin kapıyı kapatıp gitmesi yakışmadığı için mi iflas ettik? Biz batmadık. Ancak Michael Phelps gibi yüzdüğümüz söylenemez.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu